İstanbul
Written on August 20, 2007 by orhanomay
Her İstanbullu’dan karşıma çıkacak daha iyi bir İstanbullu’yum diyebilirim. Her İstanbul’u benimle gezecek insanın aklını başından alabilirim. Çok basit bi nedeni var bunun. Çünkü söylenmiyorum. Çünkü trafiğe, Kanyon’un rüzgarına, belediyeye, sokaktaki anarşiye söylenmeyi bırakalı çok oldu. Kritik her zaman var ama söylenmeyi ve bu şehir bitti demeyi çoktan bıraktım. Çünkü bu şehir bitmedi ve birçok sokağı, duvarı, avlusu, bahçesi, tepesi, manzarası, insanı ile bizi kucaklamış nefes alıyor hala. Mükemmel bir kitapta mükemmel bir laf okudum. “If you always eat vinegar, you don’t know anything sweeter exists”. Devamlı söylenirsen devamlı trafiğe kamyonlara türbana akmerkeze keşmekeşe söylenirsen nasıl bu şehri sevebilirsin ki? Bu Cumartesi sabahı Haliç’in çevresini sabah erkenden koştum. Parkta yatan çımacıları biracıları serserileri tinercileri çorabı delik sandalcıları peşi sıra görüp şaşkınlığımı üzerimden atamamam…Neye şaşkınlığım ama orada öyle yatanlara mı? Hayır işte, şehrin beni aniden şaşırtmasına, o çımacıları görürken aralaından koşarken sanki tarihin içinden koşar gibi bana rengarenk bir güzergah çizmesi. Çooook yorulduğum ve bunaldığım zaman “çalışma grubum ile buluşacağım” yalanını dolayıp ağzıma, Boğaziçi Üniversitesi’nin kampüsüne atıyorum kendimi. Çimlerde çıplak ayak, üstsüz ağaçların altında gökyüzüne bakıp öyle saatlerce uzanıyorum. Kampüsün alt tarafındaki banklar ve çam ağaçlarının altından Aşiyan ve Boğaz’a dik bakış…tarifi yok.
Çimen: BÜ bu pazar
If you enjoyed this post Subscribe to our feed
Robert… Plato… Sahanin ucundaki cimenler… Saginda Bogaz Koprusu… Solunda 2. Kopru… Karsinda Kuleli Askeri Lisesi…
Genelde yaninda kiz arkadasin…
Agzi olsa da konussa o plato… Bir kitap yapsa… Ne skandal kitap olur kimbilir…