Kuru kahve
Written on March 10, 2009 by orhanomay
Doğumgünümü kendime tatil yaptım ve eminönünün arka sokaklarına, Tahtakale’ye Cağaloğlu’na şöyle bir bıraktım. İnsanın zorla, planla, iş için değil öylesine nedensiz sorgusuz plansız ara sokaklara bırakması gerekiyor kendini bu şehrin daha da güzel olduğunu anlamak için.
Koskocaman hanın kapısında bu tabelayı gördüm eskilerden hala ayakta. Hanın içi ise karanlık ve kullanılmaz olmasına rağmen müthiş bir dinginlik ve huzur içersinde hala ben güzelim diye dimdik ayakta. İlk katta çuval çuval kahveler bir iki esnaf dükkanı bir çayhane.
Dükkanın önünde zaten konuşmak için saniye bekleyen yetmişlerinde bir kırtasiyeci ile hemen koyu sohbete daldık.
Çok meşhur kuru kahve markasının sahibi Kuru Kahveci Mehmed Efendi’nin kardeşi Kuru Kahveci İhsan Efendi. Her ikisi de bu işe başlıyor 1800lerde. İçinde bulunduğum han İhsan Efendi’nin. Dükkanı hemen hanın biraz yanında, girişte. Mehmed Efendi’ninki ise alt sokakta kime sorsanız önü kuyruk olan der gösterir.
Her iki efendilerin torunları Mehmed ve İhsan işin hala başındalar.
Mehmed Efendi’nin kahvesi marka olmuş uçmuş gitmiş, ama mazot ateşi ile çalışan fırında kavruluyor kahveler.
İhsan Efendi’nin kahvesi ise…İşte onun hastası kahve tiryakileri ve lüsk otellermiş…Hemen çaycıya seslendi geldi kahveler.
Enfes bir tat.
Çünkü odun ateş ateşinde! Mazot değil odun ateşinde kavruluyor Brezilya’dan gelen kahveler.
Çünkü İhsan efendi lezzetin peşinden koşmuş onca sene…
Böyle hikayeler karşıma çıktıkça ve böyle hikayeleri böyle ortamlarda dinledikçe yaşadıkça bi on gün aklımdan çıkmıyor.
Bu şehri çok seviyorum. B
If you enjoyed this post Subscribe to our feed