This is a Premium Blog

“Inception” begendim

Written on August 9, 2010 by HandeSez

Ben ilk sahneden itibaren begendim, bas karakter Leo Di Caprio’nun oynadigi Cobbs’in yapilamaz denilen inception daha once kime uyguladigini da tahmin ettim, Ilias’a da soyledim. Su siralar bazi duygularimin daha acik oldugu kesin! Mesela Ilias da basta ne oluyor kardesim havasinda cok isinamadi ama sonrasinda sevdi, sonlara dogru uzayinca baydi, en sonunda da bana gore daha az begenmis oldu.

Yazilanlari simdi adam gibi okudum ve ben de filmin kurgusundaki uzamalar, architect kurdugu gibi paradoxal maze icinde kaybolmama ragmen ozellikle yonetmenin cikardigi ise hayran kaldim. Bu film Christopher Nolan’in filmi, her filminde oldugu gibi yazmis, yonetmis. Auteur diyorlar eskiler bu tarz yonetmenlere, bir cok filminde kardesi ile calisiyor taa ilk cikisi “Memento”‘dan beri…Bu film yonetmenin basarisi kadar, beraber calistigi montaj ustasinin da isi…”Memento”‘dan beri kurgu konusunda gercek yetenegi olan Nolan’in bu filmi de, dus, gercek dunya, bir dusun icinden digerine gecis sekanslarinda iyi bir ag kurmus. Kagitta yazani, sinema diline cevirmek de bir huner…

Power of the mind, untapped worlds, dreams…”Matrix” wannabe gelmedi bana, sci-fi olmasina ragmen sci-fi hissi vermeyen bir film, gercekten de hic bir zaman ruyalarimizin ne zaman basladigini bilmeyiz, hep bir olayin ortasindayizdir. Gecen Esintiler’de konusu gecti, ruyalari hatirlamak…Hepimiz ruya goruyoruz ama hatirlamiyoruz, zira derin uykuda gorulen ruya degil, uyanmadan once gorulen ruyalarhatirlaniyor diye biliyorum. Ruyalari gorurken ne sacma demeyiz ama ruyadan uyaninca ne kadar sacma oldugunu dusunuruz. Tum bu hissiyatin bilimsel aciklamalari vardir, ruyalarin bilincaltimizin bir yansimasi oldugu soylenir. Bazi ruyalar vardir, o kadar guzel hissettirir ki, bir daha donmek istersiniz. Bazisi buna kacis da diyebilir. Yine filmden bir sahnede gosterilen, ayni ruyayi gormek icin bir cok kisinin her gun uyusturucu bagimlilari gibi (hatta ortam opium den benziyordu) ayni yere gidip, baglanip, saatlerini gecirmeleri gibi…

Bana bu film “Vanilla Sky” hatirlatti. Ispanyol yonetmen Alexandro Amenabar’in filmini (”Abre Los Ojos”, “Open Your Eyes”) birebir Ingilizce’ye uyarlayan Cameron Crowe’un “Vanilla Sky” filmi tam Tom Cruise’un bosanmasi sirasi ve sonrasinda Penelope Cruz ile iliskisinin patladigi donemde ciktigi icin cok ciddiye alinmadi. Filmin yarisinda yuzu deforme olmus bir Tom Cruise cok ilgi cekmedi. Oysa o filmin ana temalarinda da Nolan’in kesfe ciktigi ana konular vardi. Benim begendigim ve etkilendigim bir filmdi, hatta Ispanyolca orijinalini de izlemistim.

Bir elestiri filmin unlu bilimkurgu yazari Philip K. Dick’in hikayelerine benzediginden bahsediyor, ozellikle de “Blade Runner” filmine kou olan kisa hikayesi “Do Androids Dream of Electric Sheep?” benzerlikleri, cagrisimlari var. Ama daha da once de yazdigim gibi bu film bilim kurgu olmasina ragmen, o tarzin havasini insana hissettirmiyor. Hepimiz bir yerlerden, hikayelerden esinleniyoruz.

Filmde islenen ve beni etkileyen bir baska konu da fikrin bir virus gibi yayilmasi ve icimizde, bilincaltimizda kalmasi…Bilincaltimizin en derinliklerinde sakladigimiz sirlarimiz, hatirlamak istemedigimiz ama her zaman orada olan fikirlerimiz vardir. Her ne kadar kasalara saklasak da, yerin yedi kat dibine gommeya calissak da…Mal’in, Leo’nun sucluluk duygusunu extraction islerinde kotu kadin, saboteur olarak demonstrate etmesini cok begendim. Metaforlarla bu anlatimlar gercekten cok iyiydi, beni cok etkiledi.

Filmin sonunun da ortada kalmasini sevdim, what is real, what is a dream?

Nolan hem artik epey prestijli olan ismi sayesinde hem de bizzat kendi iyi secimleriyle cok iyi oyuncularla calisiyor. Populer film yapiyor ama en populer, hemen akla gelen isimleri secmiyor.

Ken Watanabe’yi uzun suredir izlememistim, cok iyi oyuncu…Michael Caine, nice touch…Ellen Page akilli, cok bilmis genc kadin havasini daha ciddi bir rolde yeniliyor. Sempatik bir kadin, anlamli bir yuzu var. Interesting choice but it works. Cocuk oyunculuktan cikip, yetiskin olan bir isim Joseph-Gordon Levitt, ilginc bir yuzu var, “500 days of Summer” filminde en son izledim, tatli filmdi ve iyi oynuyordu. Yeni kusagin up and coming isimlerinden…Basta kisa rolu olan Lukas Haas, Leo’nun cocukluk doneminden en yakin arkadaslarindan biri…Ve bu filmle bir anda ses getiren Tom Hardy…Bir breakthrough olabilir, tiyatro kokenli, Ingiliz bir isim…Iyi oynuyor, karizmatik bir adam, nasil cikis yapacak gorecegiz.

Leonardo Di Caprio artik yetiskin bir oyuncu, karisini kaybedip, o suc duygusu ile yasayan ve cocuklarina donmek isteyen bir baba olmus iste…Yakisikli hala, yuzundeki sert cizgiler ona yakismis, belki o cizgileri biraz erken gelmis ama iyi oyuncu…En iyi performansi degil ama he is comfortable in his own skin…”Titanic” gibi bir firtinayi atlatip, bu gunlere gelmesi cok onemli bir basari…

Marion Cotillard cok duru bir guzel, ben cok begeniyorum. Edith Piaf’in “Non, Je ne Regrette rien” sarkisinin da trigger sarki olmasi, artik “La Mome”‘daki muhtesem oyununa atif midir, Nolan Piaf’i cok mu seviyor, bilemiyorum ama o connection da hosuma gitti. Isimlerde ve filmin anlatiminda bu kadar metafor kullanan bir adamin bu sarkiyi secmesi tabiki tesaduf degil ama bu da tam anlamadigim, filmin gizemlerinden biri olarak kalsin.

Bu arada ozellikle erkeklerin kiliklari pek guzeldi, Turk terzilermis. Allah icin hepsi caki gibiydi.

Filmin bir cok elestirmen tarafindan basyapit olarak siniflandirilmasi biraz premature olmus. Bu biraz commerce & art mix bu kadar iyi becerebilen az isim olmasindan kaynaklaniyor. Spielberg bu isi en basarili yapan isimlerden biri, he is a good storyteller and he tells those stories to the masses. Nolan da hem entellektuel anlamda hem de gorsel anlamda doyurucu bir film yapmis. Yazin gosterime girmesi beklentileri summer blockbuster, yani popcorn movie kategorisine sokuyor. Tabi popcorn movie olarak cok sofistike oldugu icin bir anda filme verilen payeler de iyiden, mukemmele kadar gidiyor.

Oskar zamani geldiginde muhakkak adayliklari olacaktir, uzun suredir sinemada film izlemedigim icin bu secimim cok yerinde idi. Christopher Nolan ve Leo Di Caprio cok falso vermeden kariyerlerine cok guclu devam ediyorlar, bir sonraki adimlarini merakla bekliyorum.

If you enjoyed this post Subscribe to our feed

Leave a Reply

You must be logged in to post a comment.