Türk Kahır Yolları
Written on July 2, 2007 by Alim Telci
Son günlerde uctunuz mu bilmiyorum.
Niyetiniz varsa, kesinlikle baska havayollari kullanın, tabii mumkunse.
En azindan 45 dakikadan baslayan rotarlari bir kenara birakiyorum. Artik nereden tutsaniz elinizde kaliyor. 45 dakika mesafeli ucuslarda bu zamanin iki mislini ucagin icinde beklemekle geciriyorsunuz.
Havaalani personelinin hicbir gunahi yok. Zavallilar sadece kizgin yolcularla ugrasmak zorunda kalan gunah kecisi pozisyonundalar.
Cuma sabahi 15 aylik kizimizin bitmeyen ishali nedeniyle doktorumuzdan “cabuk geri gelin, göreyim, duruma göre serum bağlamak gerekebilir” haberi alinca paldir kuldur Bodrum’dan dönmek durumunda kaldik.
45 dakikalik gecikmeden sonra ucak pilotun “kalkiyoruz” cumlesiyle apronda hareket etti. Ancak daha sonra, ucak kalkamadan pilotun “ucagin teknik bir ariza nedeniyle bosaltilmasi gerektigi” seklinde anonsunu duyduk. Basimizdan nasil bir soguk su bosaldigini tahmin edersiniz. Sonradan ucagin kargo kapısının kapanmadığını öğrendik. Uçağın kapanmayan bagaj kapağı ile apronda nasıl hareket ettiğini bilemiyorum.
Bize gelince, bereket versin bizim kalkis saatimizden bir buçuk saat sonra bir başka İstanbul uçağı vardı. Ancak havaalanına döndüğümüzde bizim orijinal uçak full turist dolu olup ve neredeyse hepsinin dünyanın dört bir yanına connection flight ‘ı olduğu için tam bir kaos ortamına düştük. Allah’tan benim durumu anlatmamla beraber eşimin kucağında neredeyse yarı baygın halde yatan kızımın halini görünce Fazilet Hanım, Bodrum Havaalanı’nın müdiresi herhalde, bize o uçak için öncelik tanıdı. Havaalanı personeli aradaki bekleme sürecinde ben etrafta koştururken eşimle kızımı CIP Lounge’da ağırladılar. Onlara çok teşekkür ediyorum ve bu kadar kötü bir kurumda çalıştıkları için onların adına üzülüyorum.
Bizim yeni uçak arızalı uçaktan aldığı yolcularla beraber olaysız bir yolculuk yaptı. Rötar vardı tabii ama, mazur görmek gerekiyor çünkü connection flight’ların saatine göre eski uçaktan transfer yapılması belirli bir zaman aldı. Ama uçakta mesela sandviç-salata ekürüsinden sandviç opsiyonu yoktu, çünkü bitmişti. Sabah uçağında sandviç nasıl biter anlayamadım ama içinde bulunduğumuz durum nedeniyle zaten midem ağzımda olduğu için çok umursamadım.
Komedi İstanbul’a inince tekrar başladı. Öylecene apronda durmaya başladık. Pilotumuz parkedecek yerimizin olmadığını, yerimizi başka bir uçağın kaptığını bu nedenle beklediğimizi söyledi. Bir süre sonra bulduğumuz bir yere yanaştık. Tabii bu yer dış hatlar terminali olduğu için otobüslerle domestic terminale taşındık. Taşınırken otobüs şoförü hareket halindeyken bir yolcuyu unuttuğunu farketti ve sertçe frene bastı. Biz ayaktaki yolcular çığlık çığlığa öne doğru yikilir pozisyonu aldık. (Eşim ve bebek başka otobüsteydi Allah’tan, uçakta ayrı oturduğumuz için farklı otobüslerde end up etmiştik). Ben soföre “ananın a.. artik, yeter be” diye kufur ederken yanimdaki turist “this is a very bad day for Turkish Airlines” diye mırıldanarak oldukça terbiyeli takılıyordu.
Yıllık iznim böyle geçti, gitti. Kizim hala ishal ama agizdan beslenmeye başladığı için serum ihtiyacı yok. Ama THY düşman başına.
If you enjoyed this post Subscribe to our feed

