Bulent Korman/Radikal’in forumunda konusmayi dusundugum seylerin taslagi
Written on July 8, 2007 by ozan
Dürüst yaþayan, sýradan insanlar
yok sayýldýðý için
ortalýkta bir seçim heyecaný filan yok.
Oysa birileri bu seçimi
tarihimizin en önemli dönüm noktasý sayýyor.
Seçim deðil, ulusun kaderinin belli olacaðý gün diyor.
Bu gazla tansiyonu yükseltmeye çalýþýyor.
Ama yok, olmuyor.
Çünkü,
CHP vicdanýný yitirmiþ bir partidir bugün.
Halkla arasýndaki problem budur.
Bu yüzden gittikçe daha çok hýrslanýyor,
neredeyse yapamayacaðý hiçbir þey kalmýyor.
Bu bir çýlgýnlýktýr.
Bugünkü ruh halleri, net olarak
“benden sonra tufan psikolojisi”dir.
Bunu parti içinde görülmemesi yalnýz lider sorunu deðil,
CHP’nin yapýsal zihniyet sorunudur.
Türkiye’de bir grup insanýn da
her hangi bir konuyu ciddi olarak düþünmeyi
unuttuðu kesindir.
Bunu bir az akýllý bile görebilir.
Sýkýþýnca da, bir kenardaki kýþlýk odunlar gibi,
akla gelmeyecek, izan dýþý acayiplikler sürülüyor ortaya.
367 vs gibi.
Ve daha da fecisi, insanlar
yapýlanlarýn doðruluðuna
içtenlikle kendini inandýrýyor.
Açýktan açýða giriþilen
bir sahtekarlýk oyunu deðildir herhalde siyaset.
Olmamasý gerekir, ama oluyor.
Olan bitenleri görmezden gelen sahte aydýnlar
seçimde büyük sürpriz bekliyor.
Þüphesiz aptal deðiller.
Ama bana akýllarý kesik kesik çalýþýyor gibi geliyor.
Mesela bazý vaatlerin,
saðduyu dýþý kýþkýrtmalarýn,
muhalefetmiþ gibi öne sürülen
inanýlmaz seviyesiz sözlerin
baþka türlü anlaþýlamasýna imkan yok.
Basite indirirsek, sonuçta:
Bu ülkede yaþayanlarýn çok büyük bir kýsmýnýn
laikliðin ve onla iliþkili yaþam biçimin
iyi bir þey olduðunu göremeyecek derecede aptal
olduklarý kabulüyle siyaset yapýlýyor.
Kendini sol sayan bir parti olarak,
CHP’nin meydanlarda
bangýr bangýr baðýrdýðý þeyin
kýsa tercümesi budur.
Peki, bu kabûlün kendisi nedir?
Solun öbür yanýnda
bir de “fazla medeni” bir kesim var.
Ýçtenlikle inanýldýðý için diye kabul etsek bile,
Ulus’unu hiç gözetmeden,
Avrupa düþüncesi
veya kürselleþme için var gücüyle çalýþan
ya da kayýtsýz þartsýz onu savunmaya giriþen
bir aydýn tipinin de
ortalýðý gerdiði kesindir.
Çünkü onun sonu da,
gene birilerinin aptal olduðu kabulüne gidiyor.
Oysa o kiþilerde bir zamanlar þunlarý elbette okumuþtu:
Kiþinin ulusal özellikleri kolayca deðiþmiyor,
insan ruhuna, kanýna iþlemiþ
yüzyýllarla edinilmiþ alýþkanlýklarýný
kolay kolay býrakmýyor.
Çünkü, ne insan ruhu tabula rasa’dýr,
iki de bir sil baþtan deðiþtirilebilsin;
ne de ‘toplum’,
içine kalýpla istediðiniz ‘insan’ý dökeceðiniz
bir balmumudur.
Bunu anlamak zor mu?
Oysa,
“Artýk, bizde
herkesin uygarlýk onbaþý olmadýðýna inandýðým gün,
yeni insanýn halklaþtýðýný da iddia edebilirim”
diyor Dostoyevski.
Bence iþte bunu programýnýn en baþýna yazacak
bir sol partiye ihtiyacýmýz var.
Çünkü adýmýmýzý Batý’ya doðru yurtdýþýna attýðýmýzda
Uygarlýk diye görmemiz gereken asýl þey budur.
Yarým saatte Bodrum’dan Kos adasýna
tekneleriyle geçtiklerinde
bizim hýzlý yaþayan genç zenginlerimiz
Türkbükü’nü oradan çok daha uygar buluyor.
Ama Kos’taki garsona, köylüye
kimse medeniyet dersi de veremiyor.
Kiþinin sosyal konumun, sýnýfýnýn
bizdeki kadar dýþ görünüþ ve tavýrla
bir uçurum gibi ortaya konulmasýnda
hiçbir beis görülmeyen
bir tek ‘medeni ülke’,
bir tek ‘hukuk devleti’ yoktur.
Bunun utanç verici olmaktan çýkmasý
Ak Parti’den kurtulmak isteyenlerden
kaçýnýn umrundadýr, bilmiyorum.
Þikayet ettikleri devlet mekanizmasýyla ilgili
herhangi bir iþi için,
torpil aramadan, rüþvet vermeden
herkes gibi gidip sýraya girmeyenler,
ya da önce sýraya girmeyi öðrenmek
gerektiðini bilmeyenler
Bu ülkeyi deðiþtiremez.
Vatandaþlýk,
devletle ilgili eleþtiri yapabilmek kadar
“sýradan ve ayrýcalýksýz insan”
olmayý da içine sindirmek demektir.
Bunu önce talep etmek gerekir.
Çünkü durduk yerde olmaz.
Kaðýt üstü imtiyazsýz, sýnýfsýz toplum
palavralarý artýk bu ülkenin
hiçbir sorununu çözmeye yetmiyor.
Parti bunun için lazým.
Program bunun için lazým.
Büyük Ulusal Mutabakat’ý
bugünün þartlarýna göre,
bugün yeninden baþarmak için lazým.
O mutabakatýn
Anayasa’sý için lazým.
Demokrasi için lazým.
Hiç kimse, bir baþkasýnýn
onun için zarara uðramasýný bekleyemez.
Benim demokrasinin tanýmým budur.
Bu ayný zamanda kardeþliðin de tanýmýdýr.
Gittikçe kaybettiðimiz de budur.
Her þey önceden paylaþýlmýþsa,
kimin nerede duracaðý
neden ne kadar yararlanabileceði belliyse,
yani aslýnda hiçbir þey deðiþmeyecekse
orada siyasetten söz edilir mi?
Peki kardeþlikten söz edilir mi?
Bir tek Hýrat Dink’in câným karýsý,
“Kardeþlerim” diye seslendi insanlara.
Bir de, kurtulunmak istenilen o partinin
aþaðýlanmaya çalýþýlan liderleri
kullanýyor bu sözcüðü.
Bir sol liderin aðzýndan
“Kardeþlerim” sözcüðünü duymayalý
ne kadar oldu, söyler misiniz?
Ya da diyelim ki duydunuz,
Dink’in feryadýnda olduðu kadar dokundu mu size,
o aðýzda o lafa inandýnýz mý?
Her þeyin kuru mantýða deðil,
ondan da haberleri yok ya,
duyguya dayandýðýný bilen sol liderleri
bekliyor bu ülke.
Bir þeyleri gerçekten deðiþtirebilmek için.
—
If you enjoyed this post Subscribe to our feed