This is a Premium Blog

FRANKFURT KORNALARLA İNLERKEN. 2008-2024!

0

Written on July 13, 2024 by admin

Posted by mobile phone:
FRANKFURT KORNALARLA İNLERKEN. 2008-2024!

Yeni bir kitap yazısı, Dortmund ya da Düsseldorf sokaklarından gelir diye beklerdim.

Bir tanecik oğlumla omuz omuza yaptıktan sonra.

Bir takım, kendimiz için, “ikonik” fotoğraflarımız ardından.

O da gerçek bir ömür anısı idi.

Hele Ağustos ortası McGill’deki son sarılmayı düşündükçe içim giderken.

Ama kısmet, Frankfurt’a imiş!

Bizim bankamızın Yaz piyasalar konferansı için gitmiştim.

Oğlumla yaşadığımız güzelliklerin tadı damağımda idi.

Ay Yıldızlı formalarımızla, omuz omuza, pırıl pırıl o resimleri verebilmek.

Düsseldorf sokaklarına bakan Deniz’imin, “ne güzel! Bir tarafta Hırvatlar. Yan sokaktan yürüyen İspanyollar. Herkes iç içe!”

Benim 1996-2000 turnuvalarından beri hissettiklerim.

Canım oğluma, diğer nesile aktarabilmek!

Frankfurt’a dönelim. Onca yağmur sonrası, çok güzel bir gündü.

200’e yakın müşteri ana binamızda yerlerini almıştı.

Ben de bizim “Trading Panel”i yöneteceğim.

Almanya satış bölümü başım Fabian, sağ olsun, “ünlü Ozan Tarman sahneye” dedi.

Ben ise, “ben ünlü değilim. Ünlü olan, her maç sizi Kaptan olarak çıkaran İlkay Gündoğan” dedim!

Büyük alkış koptu salonda!

“Aşırı” sağ Avrupa’da, dünyada yükseledursun; Almanya’nın bu yaz bir “serap” gibi olduğunu gördüm.

O akşam, Türklerle, gurbetçilerle dolu bir barda seyrederken Çekleri yine yendik.

Ortalık parçalandı! Sevgili Erşen, Erdem, totem Tiernan!

Sabah ikilere dek kornalar susmadı.

Ne güzeldi.

Çeyrek finalde de yanlarındaydım. Berlin’de. Merkezinde! Olimpiyat Stadında!

Ömür anısı idi.

Nazım gecenin sonu ayrılmadan, “bunu da yazacak mısın kitaba?” dedi.

“Yazmam mı?” diye cevap verdim!

Savaştılar.

Sevgili Baran, Tamer, Ahmet, Nazım, Fahri arkalarında durduk.

Oğlumu, kızımı sevinçle aradım devre arasında!

Şunları not düştüm daha staddan çıkmadan.

“Helal olsun çocuklar. Yazık oldu. Çok iyi oynadık.

1-0 sonrası, ikinci yarı çok geri çekildik. Montella geç yaptı değişiklikleri. Canımız sağ olsun.

Gol sevinci ömür anısı 🔥🥲🇹🇷”

Her saat konuştuğum ve/veya yıllardır konuşmadığım dostlardan mesajlar yağdı.

Kalpler beraber.

Uyumadan önce CEO’mdan bile “I love the passion of your team” diye mesaj geldi.

O hissi uyandırmak anlamlı 🙏🏻🧿

Sevgili Almanya/Avrupa!

Harika ev sahibiydiniz!

Tekrar görüşene dek!

NYC & Montreal 2026!

Aslolan Yolculuktur!

❤️🇹🇷🌍

FRANKFURT KORNALARLA İNLERKEN. 2008-2024!

0

Written on July 13, 2024 by admin

Posted by mobile phone:
FRANKFURT KORNALARLA İNLERKEN. 2008-2024!

Yeni bir kitap yazısı, Dortmund ya da Düsseldorf sokaklarından gelir diye beklerdim.

Bir tanecik oğlumla omuz omuza yaptıktan sonra.

Bir takım, kendimiz için, “ikonik” fotoğraflarımız ardından.

O da gerçek bir ömür anısı idi.

Hele Ağustos ortası McGill’deki son sarılmayı düşündükçe içim giderken.

Ama kısmet, Frankfurt’a imiş!

Bizim bankamızın Yaz piyasalar konferansı için gitmiştim.

Oğlumla yaşadığımız güzelliklerin tadı damağımda idi.

Ay Yıldızlı formalarımızla, omuz omuza, pırıl pırıl o resimleri verebilmek.

Düsseldorf sokaklarına bakan Deniz’imin, “ne güzel! Bir tarafta Hırvatlar. Yan sokaktan yürüyen İspanyollar. Herkes iç içe!”

Benim 1996-2000 turnuvalarından beri hissettiklerim.

Canım oğluma, diğer nesile aktarabilmek!

Frankfurt’a dönelim. Onca yağmur sonrası, çok güzel bir gündü.

200’e yakın müşteri ana binamızda yerlerini almıştı.

Ben de bizim “Trading Panel”i yöneteceğim.

Almanya satış bölümü başım Fabian, sağ olsun, “ünlü Ozan Tarman sahneye” dedi.

Ben ise, “ben ünlü değilim. Ünlü olan, her maç sizi Kaptan olarak çıkaran İlkay Gündoğan” dedim!

Büyük alkış koptu salonda!

“Aşırı” sağ Avrupa’da, dünyada yükseledursun; Almanya’nın bu yaz bir “serap” gibi olduğunu gördüm.

O akşam, Türklerle, gurbetçilerle dolu bir barda seyrederken Çekleri yine yendik.

Ortalık parçalandı! Sevgili Erşen, Erdem, totem Tiernan!

Sabah ikilere dek kornalar susmadı.

Ne güzeldi.

Çeyrek finalde de yanlarındaydım. Berlin’de. Merkezinde! Olimpiyat Stadında!

Ömür anısı idi.

Nazım gecenin sonu ayrılmadan, “bunu da yazacak mısın kitaba?” dedi.

“Yazmam mı?” diye cevap verdim!

Savaştılar.

Sevgili Baran, Tamer, Ahmet, Nazım, Fahri arkalarında durduk.

Oğlumu, kızımı sevinçle aradım devre arasında!

Şunları not düştüm daha staddan çıkmadan.

“Helal olsun çocuklar. Yazık oldu. Çok iyi oynadık.

1-0 sonrası, ikinci yarı çok geri çekildik. Montella geç yaptı değişiklikleri. Canımız sağ olsun.

Gol sevinci ömür anısı 🔥🥲🇹🇷”

Her saat konuştuğum ve/veya yıllardır konuşmadığım dostlardan mesajlar yağdı.

Kalpler beraber.

Uyumadan önce CEO’mdan bile “I love the passion of your team” diye mesaj geldi.

O hissi uyandırmak anlamlı 🙏🏻🧿

Sevgili Almanya/Avrupa!

Harika ev sahibiydiniz!

Tekrar görüşene dek!

NYC & Montreal 2026!

Aslolan Yolculuktur!

❤️🇹🇷🌍

Bir Film Daha. Ve canım Annem

0

Written on March 9, 2024 by admin

Posted by mobile phone:
Biraz önce kayınvalidemlerle tekrar seyrettim.

Bir yıl önce yazdıklarıma bakmadan.

Pakistan İngiliz’i oğlanın annesinin paltolarından, bakışlarına, vurgularına…

Anneciğimi özleye, özleye seyrettim. 🙏🏻❤️

Yarin burada Anneler Günü

—-

(4 Mart, 2023)

Film bir “Notting Hill” ya da “Love Actually” degildi.

Kendi icinde de gecen bir espri ile “Love Contractually” diyelim.

Ailelerin ayarladigi evlilikler; Emma Thompson Ingiliz ailesi ile Pakistanli Musluman aile iliskisi

Daha modern, daha skeptik

“What’s love anyway?” Charles unlu cumleleri

Ama bir Cumartesi aksami popcorn’u vardi

“Inter race, inter cultural” iliskileri islemeleri guzeldi.

Musluman dunyasini tanitmalari; Bati’nin cifte standartlari

Pakistan caddeleri, carsilari.

Duygusal film sirasi, canim kizimin basini omzuma dayamasi

Benim icin en carpici yani Musluman damadin annesi idi!

Emel Korman. Asmali’nin Sumbul’u.

Ilk sahneden guclu, sevgi dolu

Doktor ogluna, “bu dunyada annenin evlat sevgisinden buyuk sevgi yok” derkenki hali.

Bu satirlar da Emel Korman’ima gitsin o zaman.

Her gun… ♥️

NAPOLEON MEETS NETFLIX ERA

0

Written on November 26, 2023 by admin

Posted by mobile phone:
Not the best Napoleon movie. Certainly not the best Ridley Scott movie.

More of a Netflix era meets Ridley Scott.

More of a Napoleon and Josephine.

A documentary

Scott takes us from 1789 to his death.

All “key moments” touched. Perhaps one or 2 biggest events & more in depth could be better.

I like the “and Josephine” part

And for sure, Phoenix & Kirby make the most of it.

Battle scenes as epic as it should be.

3 hours flew by

But taking “liberty” at things like Napoleon sending cannons at pyramids?!

Come on man: Give us a break! 😉

Scott ending with a number of soldiers dying at Napoleon era? Mehh…

The man for which most movies ever were made…

This one felt flat & mid

The very last words of Napoleon Bonaparte!

“France… Army… Josephine.”

“El sallıyorum arkandan… Görüyor musun?”

0

Written on November 2, 2023 by admin

Posted by mobile phone:
“El sallıyorum arkandan… Görüyor musun?”
 
(1 Kasım, 2016)
 
Birkaç yıldır her sabah, evden çıkıp iş için taksiye binmeden kızımın penceresinden resmini çekmeye çalışıyorum.
 
Bazen bana dil çıkarırken… Çoğu zaman gülümserken. Bazen el sallarken!
 
Geçtiğimiz hafta, anneciğim bizde kalıyordu.
 
Bazı sabahlar, çocuklarımla beraber, bazen kendisi bana aynı pencereden el salladı.
 
İlk sabah, resmini çekerken elbette ayrı bir duygulandım.
 
Pencereye doğru kafamı kaldırdım.
 
Baktım; hala bana bakıyor.
 
“40 yaşına gelmişim”in de ötesine gitmişim.
 
İkimiz, “yan yana,” sevgiyle bir ömür gitmişiz.
 
Neler neler başarmış ve atlatmışız.
 
Fark ettim; benim ona bakmadığımı bilse de hala arkamdan bakıyor.
 
Her şeyin, çok şeyin özeti idi o an benim için.
 
 
Bu sabah artık yine evimizde “yalnızız.”
 
Alt kat, koşturuyorum. Evden çıktım, çıkacağım.
 
Baktım, anneciğim arıyor, Türkiye‘mizden.
 
“El sallıyorum arkandan… Görüyor musun?” dedi.
 
“Görüyor musun?”
 
Duyuyorum da.

ESİNTİLER

0

Written on September 25, 2023 by admin

Posted by mobile phone:
ESİNTİLER

Belki çocuklarımdan biri gibi.

Bu kitaplarımda belli başlı bir bölüm almazsa, içim rahat etmeyecekti.

Geçtiğimiz günlerde, birbirlerini tanıyacaklarını hiç tahmin etmeyeceğim iki dost onyılların esintiler arkadaşı çıktılar.

Müteşekkirdiler.

Ben de daha da yazmaya karar verdim, bu konuda da!

1994-95 gibi “kurdum.” Daha email denen şeyin ilk günleri. Sınıf arkadaşlarım yeni gelmişiz Amerika’lara.

Ülkeye hasretiz. Birbirimize hasretiz.

Cep telefonu dahi doğru dürüst yok. Anında mesajlaşabilme hak getire.

2-3 sene önce üniversitem kütüphanesine Türkiye gazeteleri bir hafta arayla gelir halde!

Bu ruh halinde, esintiler hepimiz için bir köprü oldu.

Bizi birbirimize bağlayan. Yakınlaştıran.

“Erkekler arası “ spor yazışarak başladı.

Kadınların gelmesi ile zenginleşti, derinleşti.

Ülkeler değiştirdim. Londra-İstanbul-tekrar Londra.

Esintiler’imin anlamı değişmedi.

Elbette sosyal medya dünyasından etkilendi.

Ama bu sayede, o attığım adım sağolsun, bir ömürlük dostluklar kuruldu.

Ne mutlu bana 🙏🏻

Yakın bir dostum, yurt dışında okuyacak çocuğunu kuzenime emanet etmek istediğinde…

Ya da yaşları, yolları ayrı dostların nasıl birbirlerini tanıdığı kafama takıldığında…

O güzel cümleler gelir kulağıma: “Esintiler. Bir tanedir, esintiler!”

Mesela bu kitapların Editörlerinin hepsinin kökünde de esintiler vardır.

Şükür. Devamına. Yeni nesillere.

Esintiler.com orada sizi bekliyor.

O da bir “çocuğum.”

OPPENHEIMER… “Yes, we did.”

0

Written on August 27, 2023 by admin

Posted by mobile phone:
Ertesi sabah, filmin etkileyen sahneleri…Hiroshima’ya bomba düştüğü gece. Oppenheimer, New Mexico’da zafer konuşması yapacak. Amerikan bayrakları ve histeri altında; o sadece yanan yüzler görmeye başlar. Yaptığını “anlar.”Ama ağzından çıkan: “Japanese shouldn’t be happy.Almanlara geç kaldık” gibi laflar.Murphy’nin yüz ve gözleri, en güçlü film yanlarından!Defalarca gidilen Princeton göl kenarı konuşmasıEinstein, “sanırım dünyayı yok edebilecek zincir reaksiyonu yarattık,” der.Oppenheimer sadece, “yes, we did.”Film, o bomba ile biter. Gerisi, vicdanlara.Dün gece de yazdığım Camelot anı! Corrupt siyasetçi Downey Jr’ın sonunu getiren oy: “Genç” JFK of Mass.Filmin başı Oppenheimer, İngiltere Cambridge’de “fazla teorik” bulunuyor.Mektuplardan vb belli ki Oppenheimer’da (haliyle daha da saydığı ve daha da ünlü) Einstein’ı “old school” buluyor.“He doesn’t know what it is to be a plumber” (Elini kirletmiyor, diyor)Metres aldatma anları, Blunt bakarken seyretme sahnesi boş.Güzelim Kyoto sadece Truman iki numara orada balayı yaptı diye yırtıyor!Truman, Oppenheimer’a “cry baby” diyor (“blood in my hands”)Oppenheimer yoğun “çapkınmış.”Einstein vatansız, hissi. Robert sürekli “ben ülkemi seviyorum” diyen.Her ikisi de “çok solcu” oldukları için, devletce güvenilmiyor. Oppenheimer Amerikalı olduğu için yırtanlardan.Einstein, Manhattan project yok!Fictive konuşmalardan biri. Einstein, “bu kadar büyük bir güç elinde ise en azından Ruslara haber vermeli… Onlar da yüklenirse, sonu dünyayı yok etmek!”Sessizlik, tabii.Filmin ortaları… (Ki aslında Oppenheimer, kontrol için Albert’a gitmemiş. Ünlü diye Nolan, Einstein’i seçmiş)Oppenheimer, “bir kontrol et. Dünyayı yok etmeyelim,” diyor.Yürürlerken, Einstein usulca kağıdı geri veriyor.“This is your paper. Your formula. Your destiny…” Gibi cümlelerle.“Not mine.”…

CARLITO… O AN!

0

Written on July 29, 2023 by admin

Posted by mobile phone:
CARLITO… O AN!

“Hail the new King,” diye bağırdım telefonumun kamerasına.

“Tenisin gelecek 20 yılı.”

Büyük bir içtenlikle söyledim bunları.

Elbette Roger’dan “sonrası” zor, ama…

Maradona ve Messi’den sonra da, “futbol ikonlarını” bulmanın zor gelmesi gibi.

O açıdan, Mbappe’yi de çağrıştırıyor bana Carlito.

Yeni olan.

Yaşam ve yaşama sevincinin başka bir boyutla insanın karşısına çıkardığı.

Farklı. Adeta kortu daha küçük kılan. Her topa yetişen.

İlk seyrettiğimden beri bunu hissettirdi bana.

Ve “bir sonraki Nadal sen misin?” diye sorulduğunda…

“İspanyolum. Ama Federer gibi oynamak istiyorum,” deyivermesi!

12 yaşında kaydedilmiş bir videosu da dolaşıyor bugünlerde.

O günden, Wimbledon ve Roland Garros hedefi koymuş.

Ve “idol”ü sorulduğunda da duraksamadan Federer demiş.

Tüm bunları düşündüğümde ayrı anlamlıydı, o Wimbledon Finaline canli şahit olmam.

Tam bir devir teslim töreni gibiydi.

(Ki büyük Şampiyon Novak, tabii ki kolay kolay yılmayacaktır!)

Martina’dan, Steffi’ye…

Pete’den, Federer’e geçiş gibi.

2019 Finali, içte hala ve hep yara, “40-15; 8-7″ anını da hatırladım.

Bunları da haykırdım.

Maçın uzun süre etkisinden çıkamadık, sevgili Nejat ile.

Çünkü gerçekten tarihe şahit olmuştuk.

Nejat da, o tarihi paylaştığımız, yaşadığımız için candan, otantik mutluydu.

Telefonumun ucundaki Mete ya da Işık gibi.

Yaşam böyle anlamlı.

Artık biricik oğlum yaşında şampiyonlara da sarılarak.

Şükür, yine.

HAÇO

0

Written on July 11, 2023 by admin

Posted by mobile phone:
HAÇO

Kimbilir bugün nerede ne yapar benim mahalle arkadaşım?

Çocukluk arkadaşım Haço.

Anılsın istedim. O akşam üstümüz satırlara geçsin.

Kulakları duymazdı Haço’nun.

Ortaokulda oturduğumuz mahallemizde, biraz da hor görülen bir annesi vardı.

Hele yazları, sokaklarda ne oynardık.

Misket, top…

80’lerde, el işaretleriyle, bağıra çagıra derdimizi anlatmaya çalıştık.

Dostlar Sitesi sokaklarında kurulan dostlukları hiç unutmadım.

Güzel bir yaz günü, Haço’nun aklıma gelme sebebi, bir başka doğuştan kulakları duyulmayan dosttan bahsedilmesi.

Yine bir yaz gününe gitti aklim.

Hayatımda ilk (ve tek tük olacak bir ömür) kez, bir sutopu maçına gitmem.

Sanırım, Balkan Şampiyonası gibi bir organizasyon.

Canım, Haço ile gitmek istedi.

Belki Harbiye civarları o iş için inşa edilmiş bir havuz; belki Levent.

Tam hatırlamıyorum.

Bildiğim Haço ile gönülden ülkemizi desteklediğimiz.

Gollerde sarmaş dolaş olduğumuz.

Dostlar Sitesi’ne veda ederken, Haço’ya da son bir sarılmışımdır.

Çocuktum. Çok zaman geçti üzerinden.

Ama Haço’nun kahkahaları, miskette hakkını araması, “kaderine küsmemesi” bende hep yer etti.

Onca insan ömrü günü arası, o sutopu anısını unutmamışım.

Dilerim Haço’nun mutlu, huzurlu bir ömrü olmuştur.

“Naive. Super”

0

Written on February 20, 2023 by admin

Posted by mobile phone:
“Meslegi, isi” kitap ve kitapcilar olan bir dostum onerdi.

“Omuz Omuza”yi okumasi ardindan

Bitirince, hosuma gitti ve keyifle gulumsetti.

“Naive. Super,” Norvec’li Loe’nin 1990′lar sonu yazdigi ilk romani.

Bizim nesil ve okur, yazarlar icin bir iki sayfa, bolum sonrasi “Catcher in the Rye” diye bagirmamak imkansiz.

Etkilenme acik.

Holden ile gunler gecireli yillar oldu.

Ama agizda benzer tat kaliyor.

Universite caglarinda yalpalayan genc kahramanimiz

“Meaning of life”

“Iyi insan olmak nedir?”

“Neden bir sevgilim yok?”

Romanda ismini ogrenemedigimiz karakter, abisini ziyarete NYC’e de gidiyor.

Beraber yaptiklarina sahitlik ediyoruz.

Salinger’a daha Fransiz yeni nesil “Seinfeld” de demis.

“Hicbir sey olmuyor. Ama cok sey oluyor.”

Onun kadar iyi yazilmamissa da, Salinger tadi aldim ben daha cok.

Cocugun tuttugu listeler.

Hayranlik duydugu profesorden kitabin sonu aldigi mektup.

Sevgi
Insan sevgisi
Satirlarla birseyler bagirmadan, his vermek.
“Kucuk seyler” denen detaylar yakalanan anlamlar.

Belki sevgili Nazim’a da bu cagrisimlar gelmistir. 🙏🏻

Sizlere ve “buyumekte olan” evlatlarimiza tavsiye ederim.